Akustik: Sesi inceleyen bir bilim dalı olan akustik tiyatroda tiyatro salonunun ses yansıtabilme özelliğini anlatmak için kullanılıyor.
Antrakt: Perdeler arasında sahnenin düzenlenmesi veya oyuncuların dinlenmesi için verilen ara.
Apron: Bir sahne tipidir. Bu sahnede perde geride kalır ve oyun, sahnenin önündeki çıkıntıda oynanır.
Burlesk: Kaba komedi denilebilir. Kişilerin veya ciddi yapıtların gülünçleştirilerek, yerici ve abartılarak sergilenmesi için kullanılır.
Cep Tiyatrosu: Sahne ile seyirci arasındaki mesafenin az olduğu, izleyici kapasitesi küçük tiyatro.
Çiçek Yolu: Seyircilerin oturduğu salonun ortasına kadar uzanan, adeta sahne ile seyirciler arasında bir bağ oluşturan sahnedir.
Darülbedayi: Türkiye’de tiyatronun gelişmesine büyük katkı sağlayan Osmanlı’nın ilk konservatuvarıdır. 1914 yılında İstanbul Belediye Başkanı Cemil Topuzlu tarafından kurulmuştur. 1934 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları adını alan kurum halen faaliyetini sürdürüyor.
Dekor: Bir tiyatro oyununun yerini, çevresini ve atmosferini yansıtmak için kullanılan araçların tümüne verilen isim.
Dip Müziği: Oyunun duygusal etkisini artırmak için kullanılan geri plan müziğine dip müziği deniyor.
Diyalog: Birden çok oyun kahramanının karşılıklı konuşması. Diyalogun karşıtı ise tek kişinin konuştuğu monologdur.
Doğaçlama Tiyatrosu: Belirli bir metni olmayıp sadece olay örgüsü olan oyunların oyuncular tarafından içe doğduğu gibi oynandığı tiyatro türü.
Drama: Yazınsal metninin oyun kahramanlarının söylemlerinden oluştuğu şiirsel, anlatısal ya da karşılıklı konuşmalar halinde yazılan bir edebiyat türüdür. Drama, tüm tiyatro türlerinin ortak özelliği olarak tarif edilir.
Dramaturg: Dramaturg, bir oyunun genel konseptini belirleyen, yaratıcı fikirlere sahip bir danışmandır. Eserleri okuyarak gerekli düzenlemeleri yapmak; ışık, ses, dekor ve oyuncuları inceleyerek gerekli saptamalar yapmak dramaturgun görevidir. Dramaturg tüm bu düzenlemeleri yaparken oyunun yönetmenine de fikir sunabilir.
Dublör: Yedek oyuncu.
Entrika: Tiyatro oyununda, olayların seyircide merak hissi uyandıracak şekilde birbirine dolanması, karışması.
Epizot: Bir hikâyede ana temaya bağlı daha az önem derecesine sahip olan tema.
Fars: Güldürü elementini daha çok hareketler ve şakalar yoluyla yakalayan oyun. Bu türde kişiler ve olaylar abartılarak karikatürize edilir.
Feeri: Doğaüstü olayların anlatıldığı masalların tiyatro sahnesinde sergilenmesidir. Bu türde cinler, periler ve devler gibi doğaüstü varlıklar rol alır.
Figüran: Oyunlarda hiç konuşması bulunmayan veya çok az konuşması bulunan kişilere verilen isim. Bu kişiler çoğu zaman sahneyi doldurmak için oyunda görev alırlar.
Fuaye: Salonlarda seyircilerin dinlenmesine ayrılmış bekleme salonları.
Furi: Türk Doğaçlama Tiyatrosu’nda “alkış” anlamına gelir.
Gag: Bir skeçte, revüde ya da bir eğlence gösterisinde herkesin gülebileceği bir nükteyi kapsayan sözler ya da durumlar.
Gala: Özel gösterim.
Grotesk: Zıtlıkları bünyesinde barındıran oyun karakterlerinin seyirciyi güldürmek amaçlı sergiledikleri karşıt ve abartılı görüntüler için kullanılan sıfat.
İç Monolog: Bir oyuncunun ruh halini ve düşündüklerini seyirciye yansıtması
Jest: Sahnede sanatçıların yaptıkları beden hareketleri. Jön Prömiye: Genç erkek kahraman. Kabare: Güncel siyasal ve toplumsal konuları eğlendirici bir şekilde ve taşlayıcı bir biçimde irdeleyen, güldürürken düşündüren bir tiyatrodur. Sahnede danslardan, skeçlerden, şarkı ve şiirlerden bolca faydalanılır. Kondüvit: Oyun esnasında rol sırası gelen oyuncuyu sahneye çıkması için uyaran kimsedir. Kulis: Tiyatro sahnesinin yanlarında veya arkasında bulunan oyuncuların bekleme yeridir. Loca: Salonlarda seyircilere ayrılan özel bölüm. Mim: Hareketlere dayanan sözsüz oyun. Mimik: Bir duygu veya düşüncenin yüz hareketleriyle anlatılmasıdır. Mizansen: Bir eseri sahneye koymak, sahneye göre düzenlemek. Monolog: Bir oyun kahramanının kendi kendine konuşmasıdır. Monologun karşıtı ise birden çok kişinin karşılıklı konuştuğu diyalogdur. Muhavere: Orta Oyunu’nda diyalog. Oda Tiyatrosu: Yüz veya daha az sayıda seyirci alabilen tiyatro. Operakomik: Mizah yönü kuvvetli olan, içerisinde hem konuşma hem şarkılar bulunan oyundur.
Operet: Opera ile tiyatronun karışımı olan eğlenceli, hafif konulu tiyatro eseridir. Ölü Nokta: Sahnede yetersiz ışıklandırılmış kısım. Öykülemek: Oyun esnasında bir anlatıcının oyun hakkında bilgi vermesi, yorum yapması ya da oyunu özetlemesidir. Antik Yunan tiyatrosunda bu görevin koro tarafından yerine getirildiği görülür. Pandomim: Düşünce ve duyguları hareketler, mimik ve jestler, eşyalar veya müzik yoluyla anlatan oyun türü, sözsüz oyun. Örneğin, pandomimde eli kalp üzerine götürmek "aşk", yumrukları sıkıp başın üzerinde sallamak "öfke", elleri gözlerin üzerinden aşağıya doğru çekmek ise "gözyaşı" anlamına gelir. Pantalone: İtalyan halk doğaçlama tiyatrosunun önemli karakterlerinden birisidir. Genellikle yaşlı, zengin olmasına rağmen cimri ve her şeyden rahatsız olan birisidir. Uzun maskesi, uçları kalkık burunlu ayakkabıları, kırmızı pantalonu ve sivri sakalı vardır. Birçok konuda yeteneksizdir fakat tam tersi gibi davranmaya çalışır. Perde: Bir tiyatro eserinin bölümlere ayrıldığı durumlarda perdenin açılması yeni bir bölümün başladığına, perdenin kapanması ise bölümün bittiğine işaret eder. Bölümlerin her birine perde denir. Piyero: Fransız tiyatrosunda bir karakterdir. Bu karakter kamburdur, her zaman hüzünlüdür ve kolayca kötülük yapar. Piyes: Tiyatro eseri, oyun. Prömiyer: Bir oyunun ilk kez seyirciye sunulması. Rejisör: Yönetmen. Repertuvar: 1- Bir tiyatro grubunun bir mevsimde oynayacağı tüm oyunların listesi. 2- Bir oyuncunun ezberlediği ve oynadığı rollerin bütünü. Replik: Bir oyuncunun sözü diğer oyuncuya bırakırken söylediği son söz veya karşıdaki oyuncuya verilecek sözlü karşılık olarak tanımlanabilir. |